KİTAP VE KÜTÜPHANE

Kitap; (Arapça Ketebe’den Kitap anlamında) dilimize uyarlanmıştır. Kitap; basılmış ve bir araya getirilmiş ciltli veya ciltsiz kağıt yapraklarının bütünüdür. Kitap ilk dönemlerde (baskının bulunduğu (1440 yılları) döneme kadar) elle yazılıyordu. Baskı Makinesi bulunduktan sonra, basım yoluyla çıkarılmaya başlandı.
Kitap insanların duygu ve düşüncelerini kendilerinden uzakta olanlara bildirmek, kendi düşüncelerini başkalarına aktarmak için çok önemli bir işleve sahiptir. 
İnsanlar kitabı kullanmadan önce yazıyı buldular. Çünkü yazı olmadan kitap yazılamaz. Yazının günümüzden 7 bin yıl önce Sümerler tarafından kullanıldığı sanılmaktadır. Yazı; korunması veya iletilmesi gereken bir düşünceyi, bir görüşü, bir iletiyi, bir düzeneği….görsel olarak kaydetmeye ve onu geleceğe aktarmaya yarayan göstergelerdir. Yazı ile birlikte bilgi, duygu, düşünce ve olayların saptanması, korunması, iletilmesi; kuşaktan-kuşağa, devirden-devire; geçmişten bugüne; bugünden geleceğe aktarılması sağlanmıştır. İlk yazılı kitap ta bu amaçla ve gereksinim üzerine doğmuştur.
Bize geçmişi anlatan, bugünü yarına aktaracak olan, bugünün anlamamızı sağlayan kitaplardır. Çünkü kitap en büyük hazinedir. Kitabın en büyük hazine olması bilginin sonsuz olmasından kaynaklanıyor. Kitaplar aynı zamanda bilgi deposudurlar. 
Bilgi insanı insan yapan en büyük güçtür. Bilgi olmadan dış dünyamızı, iç evrenimizi, olgu ve olayları anlayabilmemiz olanaksızdır. Bilgi, bilinmeyeni bilme işlevidir. Bilgi, bir nesneyi anlamaya dönük eylem bütünüdür. Öğrenme araştırma, sorgulama, deney ve gözlem yoluyla olur. Bir nesneyi derinlemesine anlamaya, onu çözmeye çalışmak bilgiyi ve bilmeyi gerektirir. İşte insanın bu bilme eylemi bilgiyi doğurmuş; bilineni pratiğe dönüştürmek de birliği, gücü, toplam enerjinin bir araya getirilmesini zorunlu kılmış. Bunu harekete geçirmek içinde bir insanın bildiğini, gördüğünü, başarabildiğini başkasına aktarmasıyla söz konusu olabilir. İşte yazının bulunmasını sağlayan da bu eylem olmuştur. Yani bir insanın kendi bildiğini, başkasına aktarma eylemi.
İnsanlar çok eski zamanlardan beri, yazdıkları yazıları çoğaltma, bu işi daha kısa zamanda yapma gereği duymuşlardır. Bunun içinde ilk devirlerde taş, bronz, kil levhalar, ve ağaç kabuklarına yazmışlardır. Zamanla bunların yerini daha kolay kullanılabilen araçlar almıştır.
Çinliler yazıyı ipek kumaşlar üzerine; Mısırlılar “PAPİRUS” (bir bitki) liflerini yaprak biçimine getirip onların üzerine; Asya’daki bazı kavimler çok eski çağlarda yazılarını “PARŞÖMEN” denilen deriler üzerine yazmışlardır.
Yüzlerce yıldan beri Çinliler tarafından kullanılan ve paçavradan yapılan (eski kumaş parçaları) kağıtlar; kervanlarla Semerkant’tan Avrupa’ya getiriliyordu. 
Fransa ve İtalya’da kağıt ancak 13. veya 14. yy.larda yapılabildi. 15. yy.da (1440’lı yıllar) baskı makinesinin bulunmasıyla çok sayıda kitap basma olanağı sağlanmış oldu.
Bilinen ilk kitap ; M.Ö; 2700 yıllarına ait ve Mısırlılar tarafından yazılmış olan “ÖLÜLER KİTABI”olduğu bilim adamlarınca ortaya konmuştur. 
İnsan her devirde ve çağda kitabı en iyi arkadaş ve dost olarak görmüş ve ondan yararlanmayı bilmiştir. İnsan kitap olmadan bilgi sağlanamayacağını anlamıştır. Gerçi günümüzde kitabın yerini “İnternet” sayfaları almaya başlamıştır. Asma öz olarak bu kitabın şeklinin değişmesinden başka bir şey değildir. Bilgi aktaran her türlü aracı kitap anlamında kullanıyorum. Burada önemli olanın bilginin aktarılmasıdır.
Kitap insana bilgi veren bir hazinedir. Bir insan için en büyük zenginlik bilgili olmaktır. Her şey süreç içinde dönüşüme uğrar ama bilgi kalıcı olandır. Yada görece olarak çok daha yavaş değişime uğrayan bir yanı vardır. 
Bilgili olmak; yaşanılan dünyayı tanıyabilmek, geçmişi araştırıp öğrenmek ve bugüne bağlamak, bugünü iyi anlayabilmek, bugünden geleceğe bakabilmek ve geleceği doğru kurmak için bugünün bilgilerini doğru bir şekilde geleceğe aktarabilmektir. Bunları bize ancak kitaplar sağlar. Ya da bugüne kadar kitaplar sağlamıştır. Çünkü kitaplar insanlığa ilişkin bilginin tükenmez kaynağı, yaratılan kültürün köşe taşı ve en güvenilir ve en sürekli haberleşme aracıdır. Bundan dolayı bilgili ve donanımlı olabilmek için çok kitap okumalıyız. Çünkü bize her türlü bilgiyi kitaplar öğretir. Bunun için kitap sevgisi daha küçük yaşta başlatılmalıdır. Böylece kitap sevgisiyle büyüyen çocuk ileri yaşlarda okuma alışkanlığını kolayca edinsin. Okumayı seven çocuklar, böylece hem her gün artan bir bilgi kazanırlar, ve hem de zamanlarını yayarlı bir şekilde geçirmiş olurlar.
Kitap okuyan çocuğun veya birisinin, dünya görüşü genişler, gördüklerinin bilincine varır. Olay ve olgulara doğru bir şekilde yaklaşma metodunu öğrenir. Sorgulama ve araştırma yetisini geliştirir. Kitap okuyan birisi yalnızlığını giderir, kendini zararlı oyun ve davranışlardan alıkor. Aydın insanlar gurubuna girmek, sağlam bir kişiliğe kavuşmak , seçkin bir insan olmak, görüş ve anlayış gücüne sahip olmak, güzel konuşma yeteneği kazanmak ancak kitap okumakla gerçekleşebilir.
“Türkiye Cumhuriyet’inin temeli kültürdür. Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinde anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek, zekayı terbiye etmektir” diyen Atatürk, kitabın ve okumanın ne kadar yararlı olduğunu belirtmiştir.
Kitapların topluca bir arada bulunduğu yerler ise Kütüphanelerdir. Kütüphane “Kitaplar Evi” anlamına gelir. 
Kütüphanenin tarihi M.Ö 2000 yıllarına kadar gider. Yaklaşık 4000 yıllık bir tarihi kapsar. Ülkemizde ise ilk Kütüphane 1940’lardan sonra kurulmaya başlanmıştır.
Çağımızın insanı her şeyi bilen kimse olmaktan çok, aradığı bilgiyi nerede bulabileceğini bilen kimsedir. Bu anlamda Kütüphane aranılan bilgileri saklayan büyük kitap merkezidirler. Kütüphaneler bilginin depolandığı yerlerdir.
Boş zamanlarda kitap okumak, kişiyi anlamsızlıktan ve değişmezlikten kurtarır. Kitap okuyan insan; sürekli değişen ve gelişen dünyada kişinin nasıl davranmasının gerekli olduğunu gösterir. Yaşamı sevmek, her an hareketli olmak için kitap okunmalıdır. Kitap insana hoşgörü ve incelik kazandırır. İlkel güdümüzün yenilmesi, ihtiraslarımızdan kurtulmayı, benliğimizi aşmayı ancak kitap okuyup duygularımızın yerine aklı, düşünceyi geçirmekle söz konusu olabilir. Kitap kişiye kişilik kazandırır. Kişinin kendi iç evrenini ve çevresinde olup-bitenlerin bilincine varmasını sağlar.
İnsanlık bugünkü uygarlığını kitaplara borçludur. Çünkü kitaplar geçmişte ki bilgi birikimini, bugüne aktararak, bize geçmişin mirasını devrederler. Bugün bizde bize aktarılan bu bilgi birikimleriyle yeni şeyler kurarak eskinin üzerine bir şeyler ekliyoruz. Geleceğin insanları da bizim bırakacağımız bilgi birikimlerinden yararlanarak kendilerini var edecekler ve onlarda bu birikime yeni şeyler katarak kendilerinden sonra gelenlere sunacaklar. Bu sonsuza kadar böyle sürecektir. 
Martın Pazartesiyle başlayan son haftası "Kütüphaneler Haftası" olarak kutlanmaktadır. Bir hafta boyunca, söyleşiler ve paneller düzenlenir; bu süre içinde kitabın ve kütüphanelerin önemi ve okumanın yararları anlatılır. Bu konuda kamuoyuna bilgi verilir ve insanların belleği yeniden açığa çıkarılarak, kitap okuma özendirilir. 
Bu yıl 28 Mart-03 Nisan arası Kütüphaneler Haftası" olarak kutlanmaktadır. 
Kitap okumanın gittikçe azaldığı bir dönemde, insanlara kitap okumanın ve okutmanın ne kadar önemli olduğunu belirtmek ve insanlara okuma alışkanlığı kazanmak için bu gibi kutlamaların önemli olduğunu bilmek gerekir.
Kitap okuyanın çoğaldığı bir ülke ve bir dünya özlemiyle, Kütüphaneler Haftası kutlu olsun...

Kitap için söylenen güzel sözler

- Kitapsız çocuk, meyvesiz ağaca benzer.
- Kitap bizim en iyi dostumuzdur.
- Kitap bilgi kaynağıdır.
- İyi bir kitap, iyi bir hazineye bedeldir.
- Bilgilerin anahtarı kitaptır.
- Bir insanın değeri, okuduğu kitaplarla ölçülür.
- Öğrenilen her kelime, yeni ufuklara açılan bir penceredir.
- Kendine ışık katmak istiyorsan, kitap oku.
- Karanlık beyin, okunan kitapla aydınlanır.

 

Not; Bu yazı 1986 yılında yazılmıştır. Kütüphane de çalıştığım (1978-1986) dönemlerde, okullarda yapmış olduğum konuşma metnidir. Bugün genişletilerek buraya eklenmiştir.

AKIL ALIR GİBİ DEĞİL
Ordu'nun Fatsa ilçesindeki bir ortaokulda, din dersi öğretmeni, derste Alevi öğrencileri hedef göstererek "Alevilik günahtır" demiş...
Akıl alır gibi değil. 
Aleviliğin "A" sından bile haberi olmayan ve yalnızca kulaktan dolma, geleneksel bilgiyle konuşan bu kişinin, çocuklara evrensel değerleri ne kadar öğretebilir, bu kuşkuludur!!!
Nedir günah olan?
Günah, suç işlemektir. Bu anlamda masum insanları olumsuz yönden etkilemektir. 
Günah, insani değerlerden uzaklaşmak, başkalarının hakkına el koymak, kul hakkı yemektir...
Günah, ihanet etmektir. Arkadaşına, dostuna, insanlara zarar vermektir.
Günah, gıybet etmek, insanların arasını açmak, kurulu düzeni bozmak ve düşmanlık gütmektir.
Günah, hırsızlık, yolsuzluk yaparak hakkı olmayanı kendisine katmaktır...
Günah, haksız kazançtır.
Günah, bilmeden insanları haksız yere suçlamaktır.
Günah, insanlara iftira atmaktır..
Günah, insanı insan yapan (sevgi, paylaşım, dayanışma vs gibi) değerleri hiçe saymak ve onların içini boşaltmaktır. 
Günah, bir insanın yüklendiği bir görevi yerine getirmemektir. 
Günah, insanlığa ve doğaya karşı hatalı yaklaşmaktır; insanlığı ve doğayı kirletmektir. 
vs. vs...
İşte Alevilik tüm bu olumsuzluklara karşı duran ve insanı insan kılan ve insanı yaşadığı toplumu doğayı ve iç dünyasını uyumlu kılacak değerleri öne çıkaran bir inanç ve öğretidir.
"Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız" ; yetmiş iki millete aynı nazarda bak"; "kendi ayıbını görür ol"; "Oturduğun yeri pak et, yediğini hak et; "Bir olalım iri olalım, diri olalım"; "Doğu-batı-gavur-Müslim bir bana"; "Benim tarikatımın esası edeptir; yani ele, bele, dile sahip olmaktır" vs. çağdaş dünyanın verili değerlerini içselleştiren, bilimi ve aklı önceleyen, "akla uymayan yolun sonu kapalıdır" vs. diyen bir inancın neresi günahtır?
Bu öğretmene diyeceğim tek şey "Hadi canım sen de"