28 Mayıs Seçiminin Önemi

            Özünde insanın davranışını etkileyen dört temel olgu vardır. Duygularımız, aklımız, bilincimiz ve bunlar arasındaki dengeyi ve ölçüyü sağlayan vicdanımız.

            Duygu, özümüzü, fıtratımızı, doğuştan getirdiklerimizi, genetik işlevleri ve duyarlılıklarımızı yansıtır. Duygularımız, özünde içten gelen davranışlarımız, tepkilerimiz ve duyarlılıklarımızdır.  Kızgınlıklarımız, alınganlıklarımız, hırslarımız, üzüntülerimiz, sevinçlerimiz, itkilerimiz ve beğenilerimizin temelinde kültürel algılar değil, duygularımızın etkileri vardır. O halde, duygularımızı arındırmamız gerekir. Bu da ancak kültürel algılarla, eğitimle olasıdır.

            Akıl; algılanların, verili olanın, duygulardan arındırılarak iyi ve yararlı olanın onaylanması, zararlı ve kötü olanın elenmesidir.

            Bilinç, en başta farkında olmakta, anlamak, görebilmek, olup-biteni anlayabilmektir, vs.

            Bilinç, en son tahlilde edinilen veya ulaşılan bilginin seviyesi veya aşamasıdır. Bilinç, bilginin yoğunluğu, algıların niceliği, bellekteki bilgilerin derecesi ve bunun ortaya konmasıdır.

            Vicdan, iç dünyamızla, dış gerçeklik arasında kurulan dengedir. Olgu ve olayların akıl ve duygu arasında ölçülmesi ve iç muhakeme veya sorgumla yapılmasıdır. Vicdan iç mizandır. Vicdan duygularımızla, aklımız ve bilincimiz arasındaki uyumdur. Vicdan karar verme ve verilen kararda iç dünyasında huzursuz olmama durumudur.      

            Bu açıklamalardan sonra seçim konusunda birkaç şey söylemek isterim.

            Seçim, ayıklamak, elemek, birini diğerine göre daha üstün noktada görmek,  bir görüşü ve ya düşünceyi diğerine yeğlemek ve beğenmek anlamlarına gelmektedir.

            Seçim, seçilenlerden ve seçenlerden oluşur. Bu aşamada, bilinç, duygu, akıl ve vicdan devreye girer

            Seçilmek isteyenle, seçenler, bu değerler içinde davranırlar. Akıl ve bilinç yoğun olarak öne çıktığında duygusal karar vermeler azalır ve vicdan daha rahat bit konumda olur.

            Seçilmek istenen, başkalarından daha farklı ve üstün değerler ortaya koyacağını ve daha iyi uygumlalar yapacağını iddia eder, seçen ise, bu savı ortaya koyan kişiye güven duymak ve onun yetkinliğine inanmak ister.

            Seçilenler arasında çekişme, rekabet ve yarış vardır.

            Seçilenler arasında,  farklı söylemler, değişik görüşler ve sözler vardır.

            Seçilenler arasında kızgınlıklar, didişmeler vardır.

            Seçilenler arasında kırgınlıklar, vardır.

            Seçilenler arasında alınganlıklar, yanlış anlamalar vardır.

            Seçilenler arasında görecelilik vardır ve üstünlük gösterileri sergilenir.

            Çünkü seçilmek, farklılıklar içinde, daha iyi, daha yetkin, daha verimli ve daha üstün olanların yengi kazanması akıl gereğidir.

            Doğal ki seçilenler ve seçenler arasında da uyum veya uyumsuzluklar vardır. Seçim aşamasında seçenlerin kendisine yakın gördüklerine yönelme ve seçme iradesi devreye girer. Bu anlamda;

            Seçenler arasında taraflılık vardır.

            Seçenler arasında duygusal bağlar vardır.

            Seçenler arasında düşünsel benzerlikler ve yakınlıklar vardır.

            Seçenler arasında yanlılık vardır.

            Seçenler arasında güven duyma vardır.

            Seçenler arasında yeterli ve yetkin görme vardır….

            Seçilme ve seçme sırasında heyecan ve duygu yoğunluğu üst aşamadadır.

            Sonuçta seçime girenlerden bir parti kazanır ve ülkeyi yönetir. Gerçek demokraside olması gerekende budur.

            Ama seçilmek için, gerçek olmayan algılar, akılla bağdaşmayan karalamalar, rakibi alt etmek için uydurulan kasetler, afişler vs. devre sokulduğunda bu seçim gerçek anlamda demokratik bir seçim olmaktan çıkmaktadır. Şu anda yapılan da budur.

            Oysa seçimler demokratik bir olgunluk içinde geçmelidir. Zaten seçimler bu bağlamda gerçekleşebilirse anlamlı olur. Böylesi bir davranış erdemli olur.

            Çünkü erdemli olmak, bir insanın veya partinin düşünceleriyle, davranışları arasında uyumla olasıdır. Çünkü erdemli davranışlarının temelinde, iyilik, dayanışma, sevgi ve paylaşma vs. gibi en üst insani değerler yer alır.

Burada önemli olan bu üst insani değerlerin pratik yaşamda uygulamaya konulmasıdır.

Çünkü erdemlilik, yüceliktir. Erdemlilik, onurlu davranış, doğru duruş, dürüst yaklaşım, olgunluk, hakseverlik, hakverirlik, vs. gibi değerleri yaşamda uygulamaktır.

            Erdemli davranış, bir insanın “benim sahip olduklarıma, başkaları da sahip olmalı, benim yaptıklarımı başkaları da yapabilir” diyen bir insanın bu üstün bilincini ortaya koyacak davranışı göstermesidir.

            Şu bir gerçek ki, hiçbir şey, (buna insanlar da dahil) sonsuzca aynı konumda kalamaz.

            Bu bağlamda koltuklar da geçicidir. Dolaysıyla gelip-geçici olan süreçler içinde insanların birbirlerini kırmaması ve demokratik bir olgunluk ve barışçı davranışlar göstermesi gereklidir.

            Bu seçimde, bu olgunluğu bekliyoruz. Ama seçim sürecinde bu olgunluğu göremiyoruz.

            AKP’nin eşit olmayan koşullarda bir seçim süreci yürüttüğünü görüyoruz. Ayrıca, AKP elindeki gücü kullanarak gerçek dışı algılarla seçmeni yönlendirdiği de bir gerçek.

            2023 seçimi bir referanduma dönüşmüş durumdadır. Bu bağlamda;

            -Ekonominin çöktüğü;

            -Adaletin gerçek işlevinden uzaklaştığı;

            -İnsanların birbirine dostça bakmadığı;

            -Kendisi gibi düşünmeyeni veya kendisine oy vermeyeni “terörist” olarak gördüğü;

            -Kadınların toplumsal yaşamın dışına itildiği;

            -Gençlerin gelecek kaygısı duyduğu;

            -Demokratik davranışların bile suç sayıldığı;

            -Tek adamın ülkenin yönetiminde söz sahibi olduğu vs. bir yapıdan mı yana yoksa:

            -Tüm bunların ortadan kalktığı;

            -İnsanların özgürce kendilerini ifade ettikleri;

            -Kaynakların hak edene hakkınca verildiği;

            -Kadınların erkeklerle birlikte yaşamın her alanında yer aldığı, çalışma yaşamına özgürce katıldığı;

            -Yoksuldan, çalışandan, emekçiden vs. yana bir ekonomi-politik duruşun ortaya konduğu;

            -Yasakların, yolsuzlukların vs. olmadığı;

            Vs. vs

            Bir yönetimde mi yana olunacak…

            Seçmenler 28 Mayıs’ta buna karar verecekler…

            Sonuçta halkımızın iradesi ne diyorsa o geçerli olacaktır.