1 MAYIS
İnsan, bilinçli olarak değer üreten bir varlıktır. Hiçbir değer "emek" olmadan üretilemez. O halde “emek, en yüce değerdir”. "Emek olmadan yemek olmaz" atasözü bu gerçekliği en güzel bir şekilde açıklamaktadır.
Emek, sevgidir. Sevgi, üretmektir, yaşatmaktır, korumaktır, ortaya koymaktır. Emek ve sevgi kavramları birbirini tamamlar. Çünkü üretmenin kavramsal adıdır sevgi. Bu anlam da emeğin işlevselliği sevginin potansiyel gücünden gelmektedir. Sevgi olmaktır;
-Sevgi paylaşımdır;
-Sevgi adalettir;
-Sevgi, dayanışmadır;
-Sevgi, kendi dışındaki gerçekliği kabul etmek ve her şeyin her şeyle bağıntısını kavramaktır.
Bu anlam da emeksiz sevgi, sevgisiz emek olmaz.
-O halde “emek” sevgidir.
-Emek, var edici, devindirici, harekete geçirici ve üretici güçtür.
Bu kadar önemli ve değerli olan emek, her zaman egemen güçler tarafından sömürülmüş, emeğin hakkı verilmemiş ve hak arayanlar baskılanmış ve ezilmişlerdir. Bu nedenle de kendi gücünün fakına varan emekçiler, haklarını almak için mücadele etmeye başlamışlardır.
Özellikle, sanayi devrimiyle (13. yy- 18. Yüzyıl…) başlayan işçi sınıfının hak arama mücadelesi, günümüze kadar farklı yoğunluklarda ve farklı mücadelelerde, kimi zaman büyük bedeller ödeyerek süregelmiştir. Günümüzde de aynı mücadele sürmektedir. Sömürü, baskı, şiddet ve hak yeme olduğu sürece de bu sınıfsal mücadele sürecektir. İşin doğası da budur.
Doğada eylem vardır ve eylemsiz hiçbir olay ve olgu gelişemez. Doğa an içinde de hareket halindedir. Doğa en büyük üreticidir ve aynı zamanda en büyük tüketicidir. Bu anlamda doğa, ürettiğini yer. İnsan da küçük bir doğadır. Bu anlamda insan da üretir ve ürettiğini tüketir. Üretme eylemi emekle olur. Ama, toplumsal gerçeklikte, emek vermeden tüketen ve hiçbir şey üretmeden zengin olan ve emekçinin hakkına “hak etmediği halde” el koyan ve palazlanan emeksiz tüketiciler, hem emekçiye dünyayı zindan etmekteler ve hem de dünyanın en büyük katma değerine sahip olmaktadırlar. Esasında, dünyadaki tüm kavgaların, savaşların vs. temel nedeni bu paylaşım savaşımıdır.
1 Mayıs, bu gerçeğin dile getirilmesi ve emekçilerin bu gerçeğin farkına varmasıdır. İşte bu gerçekliğin dile getirilmesi de egemenleri korkutmaktadır. Egemenin siyasi gücü olan yöneticilerse, 1 Mayıs’ı emekçilere zehir etmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. En azından ülkemiz için bu söylenebilir.
Emek, bir nesneyi, bir şeyi ortaya çıkarmak, üretmek ve yaratmaktır. Emek, billurlaşan insan etkinliğidir ve maddeleşmiş enerjidir. Beslenme, barınma, üreme, yaşam da kalma, tüketme, sevgi, dostluk, dayanışma, paylaşma, barış vs. emekle olur. Emekten daha üstün bir değer yoktur ve emek vermedikçe ürün oluşmaz. Bu hem doğasal hem de insansal açıdan böyledir.
Bu kadar değerli olan emeği, değersizleştirmek isteyenler, en son tahlilde bunu başaramayacaklardır. Bugün Taşeron Sistemiyle, insanların emeklerini hiçe sayanlar, sendikacı işçilerin hak aramalarını ve emeğin yücelmesini sağlamaya çalışanları sekteye uğratmayı istemektedirler. Taşeron işçilik, ancak sınıf bilinciyle aşılabilir.
-1 Mayıs, bu kadar değerli ve büyük güç olan emeğin günüdür.
-1 Mayıs, çalışanların, emekçilerin, üretenlerin, yoksulların ve ezilenlerin dayanışma ve birlik günüdür.
-1 Mayıs, emekçilerin, kendi sınıf bilincine varmalarını sağlayan, sınıfsal besindir.
-1 Mayıs, üretenlerin kendi güçlerinin farkına vardığı gündür.
-1 Mayıs, “emek” denilen, üretici gücün, ne kadar önemli olduğunun bilinçlere taşındığı gündür.
-1 Mayıs, “emek olmadan, yemek olmaz” diyen, Atasözünün, ne kadar doğru ve gerçekçi olduğunun ortaya konduğu ve bu anlamda toplumsal bilincin uyandığı gündür.
-1 Mayıs, sınıfsal bilincin göstergesidir.
-1 Mayıs, hak arama mücadelesinin en yoğun yaşandığı gündür.
-1 Mayıs, yalnızca hak arama değil, dünyayı yönetecek bilincin olgunlaşmasının ve insani değerlerin işçi sınıfı tarafından bilindiğinin de ortaya konduğu gündür.
- 1 Mayıs, açlığın, yoksulluğun yok edilmesi için verilen mücadelenin, ete-kemiğe büründüğü ve bedenleştiği gündür.
-1 Mayıs, dünya emekçilerinin evrensel uyanışını simgeleyen ve kozmik duruşunu ortaya koyan, evrensel dayanışmayı sağlayan gündür.
-1 Mayıs, sömürüye, zulme, baskıya, insan dışı davranışlara vs karşı gelişin ortaya konduğu gündür.
1 Mayıs'ın bu yıl ki önemi daha da artmıştır. Özellikle son referandum da "milli irade" diyerek, "milli iradenin" ortaya koyduğu seçimi yok sayan bir yönetimle karşı karşıyayız. Yasaları bile hiçe sayan bu yönetimin, işçi sınıfına, ezilenlere, çalışanlara... vs. verebileceği pozitif bir değer söz konusu bile olamaz.
Öyle ki ülke yönetim tek bir kişinin yetkili olduğu bir konuma taşınmıştır. Seçimler güvenilir olmaktan çıkmıştır. Demokratik kurumlar hak arayamaz konuma gelmiştir. Öyle ki “ben ne dersem o olur” düşüncesi yaşamın pratiğinde egemen olmaya başlamıştır. Doğal ki bu tür davranışlar ve uygulamalar demokratik olmayan bir yöntemi var kılar.
Bugün alanlarda 1 Mayıs'ı kutlayanlar bu referandumun ortaya çıkaracağı olumsuzluklara da "HAYIR" diyerek tepkilerini dile getirmişlerdir.
İşçi sınıfının, ezilenlerin, haksızlığa uğrayanların vs. 1 Mayıs birlik ve dayanışma gününü kutluyorum