ALEVİLİKTE KADIN


Alevi-Bektaşi öğretisi ve inancı, tüm insanlara aynı gözle bakan, herkesi eşit bir anlayışla gören ve tüm insanların “insan olduklarından dolayı” değerli olduklarını belirten bir görüşe sahiptir.
Alevilik, hiçbir insanı bir başkasından üstün görmez. Her insan doğarken “insan olarak doğar” ve bundan dolayı da herkes eşittir der.
Alevilik, kadını erkekten, erkeği kadından ayırmaz. Çünkü her şeyi bir bütünlük içinde görür. İkisi aslında birdir. Kadın ve erkek iki farklı kutup ama bu iki karşıt kutup özünde birdir. Biri diğerini tamamlar.
Bu anlamda Alevilikte evlenen çiftler birbirine “karım veya kocam demez”; eşim der.
Aleviler, kadının okumasını isterler ve kadınlarını-kızlarını okuturlar. Oysa Sünni tarikatların birçoğunda kadının okutulması istenmez. Onlara göre kadın, erkeğine hizmet etmekten ve doğurmaktan sorumludur. 
Alevilik inancında ve öğretisinde kadın erkeği, erkek de kadını tamamlar. Evrenin düalist yapısı ve karşıtların birliği gereği, her İkisi de birbirlerine gereksinim duyar. Doğada, birbirine karşıt olan güçler birbirlerini çekerler. Kadın ve erkeğin bu biyolojik işlevi tamamen doğasal nedensellikten veya doğa yasasından kaynaklanır. Bu olgu, oluşumun, varlaşmanın, döngüselliğin, devinimin veya yeniden doğuşun bir sonucudur. Yani evrensel bir gerçekliktir. 
Kadın ve erkek, hem toplumsal, hem psikolojik ve hem de biyolojik olarak birbirlerini tamamlarlar. Bu bir gereksinimdir. Her cinsin kendi üzerine düşen iş bölümleri vardır. Asıl olan yaşamı paylaşmaktır. Alevilik, felsefesini ve inancını yaşamın bu pratiği üzerine yani paylaşmak üzerine kurmuştur.
Alevilikte, erkek hangi haklara sahipse, kadında aynı haklara sahiptir. Erkek nasıl öğretmen, yargıç, polis, mühendis, doktor, başbakan ve cumhurbaşkanı oluyorsa, kadınların da aynı görevleri edinme hakları vardır ve çünkü ikisi de eşit haklara sahiptirler. 
Alevlikte kadın ve erkek kültürel çalışmalarını ve ibadetlerini birlikte yaparlar. Kadın, erkekten kaçmaz. Kadın için erkek; baba, kardeş, abi, amca, dayı’dır. Erkek için ise kadın; anne, bacı, hala, teyzedir. 
Alevililer de kadın ve erkek birbirlerini asla “cinsel obje” olarak görmezler. Her şeyden her ikisi de “insan”dır. Alevilerin toplantılarında “erkek dişi sorulmaz” oraya katılan herkese insan merkezli yaklaşılır. Alevi ibadetlerinde, Cemlerde, semahlarda, oyunlarda, halaylarda…. birlikte, el ele, yan yana dururlar. Eller dost eli, gözler sevgi pınarı, gönüller muhabbetle doludur o an. O toplantılarda, türküler, deyişler, nefesler birlikte söylenir; Cemlerde semahlar birlikte dönülür.
Alevilikte tek eşlilik geçerlidir.
Kokteyllere, misafirliğe, gezmelere, dost meclislerine… kadın ve erkek birlikte katılırlar. Bu öğretide yasakçı bir anlayış asla yoktur.
Kadın ve erkek, her zaman "eline, diline, beline; aşına, işine, eşine sahip ol" ilkesini toplumsal yaşamda uygularlar. Bu anlamda kimsenin namusuna, ekmeğine, emeğine,… kötü gözle bakılmaz.
Alevilikte, kadın başını örtmez. İnsanın bedensel bütünlüğüne saygılıdır. Saç hem kadının ve hem de erkeğin kafasında bulunan bir organdır. Tüm diğer organlar gibi saçın da insan bedeni üzerinde bir etkisi ve bir görevi vardır. İnsan bedeni bir bütündür ve biri diğerini tamamlar. Dolayısıyla insanın hiç bir organından utanç duyulmamalıdır. Bundan dolayı da saç utanılacak bir organ değildir. Yaratılışından dolayı saçı günah saymak, akılla ve mantıkla bağdaşmaz. Bu durum tamamen “kültürel” bir olaydır. Yoksa ulu bir varlık (Tanrı) yarattığı şeyi neden “günah” kılsın ki?. Tanrı, yarattıkları arasında neden ayrım yapsın ki? Erkeğin saçını serbest kılarken, kadının saçını neden "günah" salsın ki? 
Aleviler sorgulayıcı ve araştırıcı olduklarından, yukarıda ki soruları sormuşlar ve bunların biçimsel olduğunu düşünmüşlerdir. Bundan dolayı da biçim değil “öz” önemlidir demişlerdir. Öz nedir? İnsan olmak, insani değerleri öne çıkarmak, özgürlüğü ayrım yapmadan herkese aynı eşitlikte tanımak. Öz nedir, onurdur, iyiliktir, sevgidir, paylaşmadır, üretmektir…vs.
Aleviler, her zaman kadına değer vermişlerdir. Yaşamın her alanında kadınlar ailede ve toplumsal alanda söz sahibi olmuşlar ve eşler birlikte karar almış ve uygulamışlardır. 
Alevi ibadetlerini, Cem'lerini yürüten bir çok kadın vardır. Geçmişte, Kadıncık Ana, Kız Bacı, Ahi Ana, Sakari Hatun, Fatma Bacı, Hundi hatun, Sume Bacı, Hatem Sultan…vs gibi kadınlar hem yönetimde bulunmuşlar ve hem de toplumda büyük saygınlık görmüşlerdir. Yine bir çok kadın ozan da çok önemli şiirler yazmışlar ve bağlama çalmışlardır. Naciye, Emine, Münire Bacılar, Öksüz Zeynep Bacı ve Sakine Bacı gibi ozanlar bunlar arasında sayılabilir. Günümüzde de bir çok kadın ozanlar ve sanatçılar Alevi deyişlerinin, semahlarını, türkülerinin çalıp söylemektedirler. Günümüzde, Şah Turna, Selda Bağcan, Özlem Özdil, Sabahat Akkiraz, Gülcihan Koç, Pınar Sağ, Berrin Sulari, Tuncelili Helin, vs. gibi kadın sanatçılar ve ozanlar bunlara örnektir.
Anadolu’nun üretici ve koruyucu tanrıçası “Kibele” bir kadındır.
Hace Bektaş Veli (1209-1271), bu konuda yaklaşık 750 yıl önce şu dizeleriyle kadın-erkek eşitliğini ortaya koymuştur:
"Erkek dişi sorulmaz, muhabbetin dilinde
Hakk'ın yarattığı her şey yerli yerinde. 
Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok
Noksanlıkla eksiklik, senin görüşlerinde...
Kısacası Alevi-Bektaşilikte kadın ve erkek bir bütünü olarak görülür ve kadınlar saygın bir yere sahiptirler. Bu öğretide kadın “eksik” olarak görülmez, kadında erkek gibi “insandır”. 
Temel görüş budur.
Alevi-Bektaşiler, kadın yada erkek özgülünde değil, insan bağlamında olaya bakarlar. Bu anlamda kadın da, erkek de insandır. Varoluşun gerçeği budur. Söz konusu ayrım veya aykırı görüşler tamamen kültüreldir...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun eksiktir, yarımdır" sözü, ne insan haklarına, ne eşitliğe ne de var oluş yasalarına uygun düşmemektedir. 
"Kadın evde otursun, çalışmasın, kocasına hizmet etsin, çocuğuna baksın" demek, insanların yaşam biçimlerine karışmak ve iradelerini yok saymak anlamlarına gelir ki, 21. yüzyılda bu görüşleri savunmak gerçekten de düşündürücüdür. Nano teknoloji çağında halen "kadın bedeni" üzerinden tartışmalar yapmak ne acı!!!


Kaynak;
Nejat Birdoğan; Anadolu’nun Gizli Tarihi Alevilik. Berfin Yay. 3. Baskı.1995
Server Tanilli; İslam Çağımıza Yanıt Verebilir mi? ; Say Yay. 4. Bas.199