HACE BEKTAŞ VELİ'NİN DÜŞÜNCE DÜNYASI
Hace Bektaş Veli’nin, temel görüşü, Anadolu’da ve dünyada akla ve bilime dayanan, tüm dünya insanlığını eşit düzeyde gören bir anlayışı egemen kılmaktır.
Hace Bektaş Veli’nin öğretisinde ve toplumsal anlayışında, çalışma, dayanışma, emeğe değer verme, emeksiz kazancı yoksayma, yetim hakkı yememe, üretileni hakça paylaşma, kimsenin namusuna göz dikmeme, tek eşlilik, güven, muhabbet bg. gibi görüş ve düşünceler egemendir.
Hace Bektaş Veli’nin düşüncesi; tutuculuğa, gericiliğe, tek benliğe, merkezci anlayışa karşıdır. Bu dünyayı önemser. Akla dayanmayan tüm görüşleri gövdesinden atar.
Hace Bektaş Veli’nin düşüncesi; yaşamın müzikle, sanatla, dansla, şiirle, edebiyatla, estetik yaratımlarla güzelleşeceğini savunur.
Hace Bektaş Veli’nin düşüncesi; insanın bir sevgi varlığı olduğunu belirtir. Sevgi, insanı olgunlaştırdığı gibi, aynı zamanda zenginliği, üretimi ve paylaşımı da içerir. Bu anlamda dünyaya barışı egemen kılmak, ancak sevgiyi öne çıkarmakla söz konusu olabilir. İnsanı seven, Tanrı’yı ve doğayı da sever. “İncinsen de incitme” diyen Hacı Bektaş Veli, bu özdeyişiyle, insana bakışını açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Hace Bektaş Veli, yaşadığı çağı anlayan, olayları akılcı ve gerçekçi bir şekilde yorumlayan, bilimsel yöntemi temel ilke olarak gören, inancın şekilselliğini öteleyip, onun felsefi ve içsel (Bâtıni) yanını ele alan ve görüşlerini halkın anlayacağı dille halka açıklayan bir ulu erendir. O yaşadığı topluma yararlı olmak, toplumsal barışı sağlamak ve toplumda etik değerlerin yerleştirilmesini olanaklı kılmak için mücadele vermiş bir toplumcu önderdir. Bu anlamda da, Hacı Bektaş Veli, bir ulu pir, büyük bir bilgindir.
Mevlâna ile aynı dönemde yaşayan Hacı Bektaş Veli, Mevlâna’yla birçok konularda farklı düşünceler ve farklı duruşlar sergilemişlerdir. Mevlâna, eserlerini Farsça yazmış ve Farsçayı, Türk dilinden üstün görmüştür. Mevlevilik bir kent kültürü olarak gelişmiştir. Mevlana’nın “ne olursan ol gel” görüşü, O’nun dünya görüşünü belirten en temel söylemdir. Bu söylemi incelediğimizde, en son tahlilde, bu söylemin içinde karmaşanın da egemen olduğunu hemen görürüz. Oysa Hace Bektaş Veli, “arın da gel” diyerek daha anlaşılır, daha gerçekçi, daha somut, daha dünyevi bir görüş ortaya koymuştur. Çünkü insanın, insanileşmesi ancak kötülüklerden arınması ve insani değerleri ortaya koymasıyla söz konusu olabilir. Bunun içinde arınma kültürünün öğrenilmesi ve yaşama geçirilmesi gerekmektedir. Hace Bektaş Veli, bu görüşüyle, insani değerlerin bilincimizde uyanmasını sağlıyor. İnsani değerlerin toplumsal değerleri var edecek bir konuma getirilmesi için, insanın bilinçlenmesi ve bu yönde eğitilmesi gerekmektedir. İşte Hacı Bektaş Veli’nin ördüğü yol, insanlarda ve toplumda bu güzel değerlerin varlaşmasını sağlayacak olan yolu göstermektedir.
Hace Bektaş Veli, içinde yaşadığı halkın öz dilini kullanmış ve halkla iç içe yaşamış; ezilen, üreten ve horlanan halkın tarafında yer almış ve inançlarından dolayı baskı altına alınan halkın savunusunu yapmıştır.
Mevlana’nın görüşlerinde belirtilen “kim olursan ol gel” ilkesine “derinden bakıldığında, onun en son tahlilde bir karmaşa yapı ortaya koyduğu görülecektir. Şöyle ki: “Kim olursa-olsun” söylemi, en son çözümlemede “olumlu-olumsuz, suçlu-suçsuz, namuslu-namussuz, hırsız-dürüst, onurlu-onursuz” vs. her şeyi birbirinin içine katmaktadır. Bunlar iç içe geçmiş bir durumdadır. İçinde farklı değerler taşıyan ve birbirine karşıt iki olguyu yan yana getiren ve aynı potada birleştirmeye çalışan bir anlayış, doğal ki kendi içinde bir karmaşadır. Şu soruyu yöneltebiliriz: Toplumsal değerler bakımından, “suçlu ve suçsuz aynı değerde görülebilir mi?”. Bu anlamda, “Kim olursan ol, gel demek”, birbirine karşıt iki gücü aynı değerde, suçluyla-suçsuzu aynı ölçüde görmek demektir. Bu anlayış, toplumsal etik açısından sorunlu bir anlayıştır.
Oysa Hace Bektaş Veli, “Arın da gel” diyerek, ayakları yere basan, pratik yaşamın verilerine uygun ve akla aykırı gelmeyen, etik değerlere uygun vs. bir ilkeyi ortaya koymuştur. Çünkü bu görüşün temel söylemi; “özünde kötülükleri at, nefis denilen benlikten kurtul, olumsuz düşüncelerden uzaklaş, insana zarar verecek düşüncelerden arın, düşmanca davranışlar sergileme. Ruhunda, kötülük taşıyanları içine alma, namussuzca davranışlar gösterenlerden uzak dur, insan öldüren katillerle bir araya gelme” vs. demektedir. Bu anlayışın, toplumsal anlamda, daha üretken, daha pratik, yaşamın pratiğine daha denk düşen ve daha nesnel bir duruş olduğu, tartışma götürmeyecek derecede daha gerçekçi bir anlayış olduğu kesindir.
Sonuç olarak, Hace Bektaş Veli’nin “arın da gel” öğretisi, arınmayanı, içten temizlenmeyeni, dürüst davranış göstermeyeni, insani değerlerden uzak kalanları vs dışlıyor.
Hace Bektaş Veli, isminin anlamına uygun bir kişilik göstermiş ve büyük bir öğretici olmuştur. İnsanlığın düşünce okyanusuna çok üst aşamalar içeren değerler bırakarak, insanlığın önüne aşıklar yakmıştır.
Hace Bektaş Veli diyor ki;
Gönül kabesine girmesin hülya
Nefsine hakim ol, düşme bed huya
Kirleri arıtan baksana suya
Hep yüzü yerlerde buc da değildir. (Hacı Bektaş Veli; Kevser Yeşiltaş, s. 10)
Ulu pir, insanın gönlünde aldatılar olmasın, nefsine hakim olan, iyilikle, paylaşımla buluşur; bu konumda ki insan her türlü kirliliği üzerinden atar ve su gibi arı olur. Önemli olan da budur. Yani insan olabilmek. Bu anlamda her gerçek, insanın kendisindedir. Çünkü, insan her olguya ve olaya anlam katardır.
"Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayın" diyen ulu pir de, hiç bir inançsal ve etnik ayrılık söz konusu değildir.