İHVAN-I SAFA

İhvan-ı Safa: (Safa Kardeşler) 10. Yüzyılda İran’da gelişen bir düşünce okulu. Bu okulu beş kişi (Zeyd bin Ruf’a, Mukaddesi, Zencari- Ebu’l Hasan Ali bin Harun, Nehracuri-Muhammed bin Ahmed ve Afvi el Avfi) kurmuştur. (İsmet Zeki Eyuboğlu; Bütün Yönleriyle, Tasavvuf, Tarikatlar ve Mezhepler Tarihi, Der Yay. 1993, s. 117)
İhvan, kardeş anlamına gelmektedir. Sefa, mutluluk, içten bağlılık, muhabbet, zevk alarak yaşamak demektir. İhvan-ı Safa Okulu bir felsefe- düşünce okulu olmasına karşın kendilerine uygun gördükleri isimle dünyada kardeşliğini, barışı, güveni, dostluğu savunmuşlardır.
İnsanı bir ahlak varlığı olarak gören İhvan-ı Safa düşüncesine göre, ahlaklı (aktöre) olabilmek için, arınmak gerektiğini; arınmak için de, değerler sistemini bilmek; “değerler sistemini” öğrenmek için de eğitilmek, öğrenmek ve kültürel birikimle donanmak gerekir…
Bu görüşler doğrultusunda insanların eğitimden ve öğretimden geçmeleri gerektiğini söyleyen İhvan Kardeşler, söz konusu bu eğitimi de dört aşamaya ayırmışlardır. Buna göre;
a-) 12-30 yaş arası eğitim ve öğretimi kapsar. Burada ki eğitimin işlevi, öğretmenin sözlerine, öğütlerine uymak ve onun gösterdiği yoldan yürümektir. Böylece, insanı kötülüğe iten nefisten kurtulmak ve bilinçli bir insan olarak, yaşamı en güzel bir şekilde, başka insanlarla paylaşarak yaşamak düşüncesi, bu aşama da alınması gereken eğitimi içerir. Kötülüğün en büyük nedeni, cahillik ve kültürel bilgiden yoksunluktur. O halde, insanı insan yapan en büyük olgu, insanın doğuştan getirdiği davranışlarını, sonradan edineceği bilgilerle eğitmesi ve bilincini insanı değerlerle donatması gerekir.
b-) 30-40 yaşa arasında ki insanların alması gereken bilgileri içerir. Bu eğitim aşamasında, insanlar iç dünyalarını huzursuz kılan düşüncelerden kurtulması ve bilgisizliklerini giderecek bilgileri almasına dayanır. İnsana, yabancı olan her şey karanlıktır. Karanlık ancak aydınlıkla giderilebilir. Aydınlanmak, bilgiyle olur ve bilgi, insan zihninin kavradığı her düşünce, anlam, kavrayış ve algıdır. İnsan, “bilmediğinin cahili, bildiğinin âlimidir”. O halde bilmek için merak etmek, sorgulamak, yönelmek, kaynağına ulaşmak ve bilene danışmakla olur. Dünya, evren, insan ve bunlar arasında ki bağıntıyı kurmaya çalışan her insan sorgular ve arar. Arayan insan bulur ve bulduğuyla bilgi edinir. Bilgilenen insan, bilmediğini bilir konuma gelir ve karanlığı aydınlığa çevirir. Bilgi insanın içini aydınlatır, güçlü kılar ve onu olgunluğa taşır. İhvan kardeşlerin ikinci eğitim aşaması, insanı olgunluğa taşıyacak bilgi birikimine ulaşmasını içerir.
c-) 40-50 yaşları arasında ki eğitim, olgunlaşmış ve kemale ermiş insanların katıldığı bir eğitimi içerir. Daha üst bilgileri, derin algıları, sezgileri, imgeleri ve zihinsel tasarımları içeren, daha soyut ve daha genel bilgileri kapsayan bir eğitim aşamasıdır. Bu aşamada insan, kendisini aşan, doğanın gizil nesnelliğini sorgulayan, nesnel gerçeklik dışında, nesnel gerçekliği var kılan özü bulmaya ve anlamaya çalışan bir düşünce yapısıyla buluşur. Burada insan “içe bakış” la, kendisini tanımaya, varlığını anlamaya, dünyaya gelişte ki amacını algılamaya ve kendisini var kılan evrensel gerçekliği anlamaya çalışma vs. gibi düşünce derinliğine ulaşılır. İhvan Kardeşlerin üçüncü eğitim aşaması, “insanın kendisini tanımaya çalışmasını” içerir.
d-) 50 yaşından yukarısını içine alan eğitim aşaması. Diğer aşamaları başarıyla geçen aydınlanmış, paklanmış, temizlenmiş ve arınmış olan olgun insanların aldığı eğitimdir. Bu aşamadaki insanlar, dünyasal her türlü olumsuzluktan kurtulmuş ve evrenselliğe ulaşmış, tanrısal gerçekliğe varmış ve Hak’la Hak olmuş ve üstün değerde ki “Kozmik Bilgilere” de ulaşmış olan insanlardır.
İhvan-ı Safa’ya göre, evrensel oluş, bir fışkırma, açığa çıkma (Südur) biçiminde gerçekleşmiştir. Evren Tanrı’dan çıkarak, aşağıya doğru iniş niteliğindedir. Önceleri her şey Tanrı’yla birlik halindedir. Tanrı’dan ilk açığa çıkış Us (akıl, devindirici güç), sonra Nefs (nefis, ben olma), daha sonra Heyula (İlk Özdek), en sonundaysa evren (doğa) oluşmuştur. Doğanın oluşmasından sonra nesneler, gökler, öğeler (nitelikler), madenler, bitkiler, hayvanlar ve oluşum en sonunda da insana varmıştır. İnsandan da ruh, bu kez yükselerek, geldiği ana kaynağa dönecektir.
Ruh (tin) tanrının engin, sonsuz ve sınırsız varlığından fışkırmış ve beden bularak öznelleşmiştir. Tanrının tini, bütün evreni kapsar ve insanın tini de “evrenin tininden” ayrı değildir. Tek tek tinler, bu bütünsel tinin (ruhun) bir parçasıdır. Tek tek bedenlerde ki ruhlar, gövde dağıldıktan sonra ana kaynağıyla birleşeceklerdir.
İhvan-ı Safa’ya göre, ölüm bedenin çözülmesidir. Beden çözülüp dağıldıktan sonra tin gövdeden ayrılır ve kaynağına yönelir. Burada gizil nesnellikten, nesnelliğe, nesnellikten de gizil nesnelliğe bir akış söz konusudur.
Mantığa da çok önemli bir yer veren Safa Kardeşler, mantığın matematiğe dayanması gerektiğini belirtmişlerdir. Mantık, doğru düşünme yöntemidir. Doğru düşünceye varma için üç kural ortaya koyan İhvan kardeşler, bunların Had (terim); tahlil (çözümleme) ve burhan (kanıt) olduğunu söylemişlerdir.
Matematik ve aktöre konusunda önemle duran Safa Kardeşler, matematiğin evreni kavrama da önemli bir veriye sahip olduğunu belirtmiştir. Evreni anlamaya çalışırken, metafiziğe de (düşünülen evren) yer verir ve evrenle metafizik arasında, fiziğin bir aracı olduğunu ortaya koyan İhvan-ı Safa, din konusundaysa, kelam (dini anlamak için geliştirilen inançsal ve felsefesi kuramlar) ve tevhide yer vermişlerdir. Tevhit, “tanrının birliğini”, kelam, “tanrısal varlığa özgü sorunları” içerir.
İhvan-ı Safa, bilimsel verileri ilke olarak görmüş, felsefi düşünceyi olaylara ve olgulara varmakta temel veri olarak almış, dirimsel olguların belirleyici olduğunu saptamıştır. Bu anlamda, her türlü inanca saygılı yaklaşmış ve bu anlayışıyla seküler bir dünyayı benimsemiş, her türlü bağnazlığı yermiş, var olan kültürlere, geleneklere, düşüncelere, görüşlere vs. hoşgörüyle yaklaşmış vs. bir topluluktur.
İnsanlığın ortak düşünsel mirasına sahip çıkan Safa Topluluğu; o günün bilimsel ve felsefi düşünce mirasını, zamanın bütün bilimsel ve düşünsel değerlerini bir araya toplayarak, “Resailü İhvanü’s- Safa” ismiyle Ansiklopedik niteliği taşıyan yapıtlar ortaya koymuşlardır. Dört ana bölümden oluşan bu yapıt, matematik, mantık, geometri, müzik, coğrafya, güzel sanatlar, ahlak, metafizik (us, aşkınlık, yeniden dirilme, ruhsal varlıklar, ruh vs); gibi konular ele alınmıştır. Felsefe çalışmaları da yapan bu topluluk, zamanın bilim ve düşünce ruhunu da yansıtan bir okul niteliği taşıyordu.(Ana Britannica, C.11, ilgili madde).
Kendilerinden sonra gelen hemen bütün düşünce ekollerini ve bilimsel kuramları etkileyen İhvan-ı Safa Topluluğu; Bâtınilik ve tasavvuf düşüncesi de bu topluluğun ortaya koyduğu değerlerden çok yoğun bir şekilde etkilenmiştir.
İhvan-ı Safa, döneminin düşünsel ve bilimsel değerleri içinde ortaya çıkan bir aydınlanma hareketidir. Bu topluluk, en genel anlamda, insanların inançlarında ve değerlerini yansıtmalarında özgür ve eşit olmaları gerektiğini savunmuş; olgulara ve olaylara yaklaşımda, aklı, bilimi, dirimsel verileri ve mantığı temel almış; yaşanılan dünyanın gerçekliğini kabul etmiş bir felsefi topluluktur. İhvan-ı Safa esasında; katı, bağnaz, merkezci, baskıcı vs. yönetimlere ve anlayışlara karşı bir duruşla ortaya çıkmıştır.
Yaşam da mutlu, huzurlu ve gönençli yaşamanın önemli olduğunu belirten bu topluluk; yaşamı çekilmez kılan, kısıtlayıcı, engelleyici ve yaşamı küçümseyici hemen her yasakçı kültüre karşı durmuştur.
İhvan-ı Safa topluluğunun bizatihi varlık nedeni de bu olmuştur.

Kaynak:
Ana Britannica, 11. Cilt, ilgili madde.
İsmet Zeki Eyuboğlu; Alevilik-Sünnilik; İslam Düşüncesi; Der Yay. 1989.
İsmet Zeki Eyuboğlu; Bütün Yönleriyle, Tasavvuf, Tarikatlar ve Mezhepler Tarihi, Der Yay. 1993.