ORDU-TRABZON GEZİSİ
Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı’nın hafta sonu Karadeniz'e düzenlemiş olduğu “Karadeniz de Cem Evleriyle Buluşma ve Muhabbet” gezisine davet edildim. Bu davete eşimle birlikte katıldık. Bu gezilerin ilkiydi.
Şahkulu Sultan Dergâhı Vakfı yönetim kurulu üyesi Hüseyin Taştekin'in yönetiminde 02 Aralık 2016 Cuma günü, Şahkulu Dergâhında çalışan yazar Ayhan Aydın, araştırmacı yazar Ali Aktaş, Divriği Gazetesi yayın yönetmeni Yahya Kemal Bayar, Tokat Gazetesinden Duran Dilek, Alevi Dedeleri Sefa Öztürk ve Erdal Ahi ve ayrıca Şahkulu Derğah’ının üyelerinden oluşan canlarla birlikte panele katılmak ve dostları ziyaret etmek için Ordu ve Trabzon'a gittik… Bir otelde konaklandık. Alevi inancının ve yolunun en temel değeri olan “sevgi ve muhabbet ortamında dostlarla buluştuk.
Sabah kahvaltısından sonra topluca Ordu'nun en güzel yerlerinden biri olan Boztepe'ye uğradık. O güzel manzarayı, coğrafyayı izledik ve temiz dağ havasını içimize çektik.
Daha sonra Ordu'da Alevi Kültür Dernekleri'ne (Cem Evine) gittik ve orada çok içten ve muhabbet dolu insanlarla tanıştık. Sevgiyi gönüllere gönderdik, gönüllerden sevgi aldık. Dostlarla söyleştik, enerji aldık, enerji verdik.
Daha sonra lokmalar yenildi ve panel için Cem Evine geçildi. Cem Evinin yöneticileriyle Panelin yapılacağı Cem Evine girdiğimizde, mekânın dolu olduğunu gördük. İnsanlar bilgi almak ve bizimle muhabbet etmek için gelmişlerdi. Bu insanların Alevilikle ilgili bilgi açlıkları çektikleri ve bu yönde bilgilenmek istedikleri hemen fark ediliyordu. Panele 30'a yakın Üniversite öğrencisi de katılmıştı. Panele gelen insanların hepsi, sonuna kadar can kulağıyla panelistleri dinlediler.
03.12.2016 Cumartesi günü saat 13'de başlayan ve 17'ye kadar süren ve farklı konuları içeren paneller yapıldı.
Panelin ilk konuşmacısı Halkbilimci yazar Ali Aktaş’tı. Ali Aktaş, Aleviliği oluşturan değerlerden söz etti ve günümüzde ki Alevilerin hangi ülkelerde yaşadıklarına ve onların isimlerine yer verdi. Değişik coğrafyalarda ve ülkelerde değişik isimlerle anılan Alevilerin olduğunu belirtti. Türkiye’de ki Alevilerin birlik ve bütünlük içinde olmaları ve güçlerini birleştirmeleri gerektiğini söyledi.
Panelin ikinci konuşmacısı araştırmacı yazar Süleyman Zaman oldu. Zaman, dört kapı kırk makamı anlattı. Aleviliğin hangi değerler sistemi üzerinden geliştiğini ve hangi değerleri savunduğunu; Aleviliğin bir “arınma” “kendini bilme” “kamil insan ve kamil toplum” yaratma vs gibi, üstün değerleri savunan evrensel bir inanç ve öğreti olduğunu belirtti.
Üçüncü panelist yazar Ayhan Aydın da, ocaklar ve dedelik sistemine değindi. Alevi ve Bektaşi pirlerinin birbirlerini besleyen kaynaklar olduğunu belirten Aydın Alevi-Bektaşi yazılı kaynaklarından söz etti. Alevi-Bektaşilerin değerlerine giderek yabancılaştığını ve ayrışımların arttığını belirtti.
Daha sonra Sefa Öztürk Dede ve Erdal Ahi Dedeler de söz alarak görüşlerini belirttiler. Panel sonrası sorularla panel daha da zenginleşti ve yaklaşık 5 saat süren bir panel yapıldı. Burada önemli olan panele gelen insanların hiçbirisinin sonuna kadar panelde kalmaları ve ilgiyle izlemeleri oldu. Panel sonrası cem yapıldı ve yörenin semahından örnekler sunuldu. Panel ve Cem saat 21’de bitti. Panel sonrası otele geçtik ve burada da Alevi Kültür Dernekleri başkanı ve yöneticileriyle muhabbetler yaptık.
Diyebilirim ki, dolu dolu bir gezi, farklı ve doğal güzellikleriyle dolu mekânlar ve bu mekânlar da yaşayan sıcakkanlı, heyecanlı ve insani duyarlılıkları üstün insanlarla birlikte oldum ve bunu sevincini yaşadım. Görebildiğim ve algıladığım şey ise, bu bölgede Aleviler, değerlerinden uzaklaşmamak için çaba göstermektedirler. Ama büyük bir çoğunluğunun da asimilasyona uğradığını gözlemledim. Doğa boşluk kabul etmez, toplumlar da küçük doğa olduğundan, doğa da olan toplumlar içinde geçerlidir ve toplumlarda boşluk kabul etmez. Boşalanın, etkisiz kalanın yerini bir başka şey doldurur…
Bu anlamda Şah Kulu Sultan Dergâhı Vakfının yapmış olduğu bu girişim çok önem kazanmakta ve bu hizmetin daha da arttırılarak sürmesi ve diğer Alevi kurumlarının da bu duyarlılığı göstermesi gerekmektedir. Alevi kurumlarının gerçek işlevi Aleviliğin yaşatılması ve doğru bilgilerle donanmasını sağlamak olmalıdır. Kurumların bu işlevselliğinden hızla koptuğunu da belirtelim…
Güvenç Abdal’ın dolaştığı ve düşünsel gıdasını yaydığı topraklara gelmenin ve bu ocağın düşünsel değerlerini sürdürenlerle birlikte olmanın kıvancını yaşadık. Güvenç Abdal’ın enerjisiyle beslendik.
Cem Evinde, gönülleri sevgi dolu, gözleri pırıl pırıl parlayan, kaynağıyla buluşmaya çalışan su damlacıkları gibi coşkunca bakan vs. insanlarla karşılaştık. Bizim bu topraklara gelişimizi memnuniyetle karşılayan insanların sevgi belirtisiydi bu... Bilgi olmadan bilinç, bilinç oluşmadan da bir şeyi anlamak olanaksızdır. Bunun içinde bilgiyi verecek kaynakla buluşmak gerekir. Paneller bunun için yapılmaktadır.
Pazar sabahı saat 8,30’da Ordu’dan Trabzon’a geçtik. Burada üniversiteli öğrencilerle buluştuk ve Uzun Göle gittik. Şahane bir doğa ve göz kamaştırıcı bir coğrafyayla buluştuk. Dağların başında ki duman, adeta dans edercesine uçuşuyorlardı. Gölün bir kısmı soğuktan buz tutmuş, bir yanındaysa sular küçük dalgalarla yarışıyorlardı. Karın oluşturduğu beyazlıksa saflığıyla, paklığıyla insanda arınmışlık duygusu yaratıyordu. Tabii ki mekânın yabancısı olmamız nedeniyle ufak-tefek sorunlar da yaşandı. Ama “gül dikensiz olmaz” ki…
Ellerimiz donmuş ve üşümüş bir konumda ısınacak ve mangal yakıp yemeklerimizi hazırlamak için yer ararken, kulübe gibi küçük bir mekânla karşılaştık ve buraya konaklandık. Burası genç ve sıcakkanlı, sevgi dolu bir Karadenizli dosta aitti. Bu genç insanla tanıştık. Burası 5-6 kişinin ancak sığabileceği küçük bir yerdi. 50’ye yakın insan, peyderpey bir yanda sıcak çayları içerken, diğer bir yandan elektrik sobasıyla ısındık. Diğer bir yandan gençler mangal yaktılar. İnternetten müzikler açıldı, müzikler eşliğinde, horonlar, halaylar ve değişik oyunlar oynandı.
Pazar günü saat 14’den 17’ye kadar Uzun Göl’de doğayla baş başa kaldık. saat’17’de İstanbul’a dönmek üzere buradan ayrıldık. Pazar sabahı saat 8,30’da başlayan yolculuk pazartesi saat 14’de tamamlandı.
Sonuç olarak, hem yeni yerler görmek, yeni dostlarla tanışmak en önemlisi de paneller ve söyleşiler yaparak hem bilgilenmek, hem de bilgi sunmak anlamında iyi ve verimli bir gezi olmuştur. Özellikle gençlerin ilgisi çok sevindirici ve umut vericiydi. Gençler, gelenekselliği aşan, çağın değerleriyle örtüşen bilgilerle buluşmak istediklerini belirttiler. Gençlere yanıt vermek ve onları Cem Evlerine çekmek ancak bu yöntemle olasıdır.
Kurumlarımızın bu konuya eğilmeleri, gençlerin bilincine yanıt verecek paneller ve söyleşiler düzenlemeli ve bu yönde kaynaklar ayırarak, araştırmacıları, yazarları, akademisyenleri, dedeleri vs. talep edenlerle buluşturmalıdır.
Kısacası Alevi-Bektaşi inancını ve kültürünü yaşatacak olanlara bu kültürün doğru bir şekilde verilmesinin koşulları da yaratılmalıdır. Kurumlarımızın kaynaklarını biraz da bu yönde kullanmaları gereklidir.
Bu geziyi düzenleyen ve katılan herkese saygılarımı sunuyorum…
Dostlukla kalın…
07.12.2016