ORUÇ ve MATEM ORUCU
Oruç” Arapça “savm” ve “sıyâm” kelimeleriyile açıklanır.
“Savm” bir insanın yeme, içme, yürüme ve konuşma gibi her hangi bir söz, eylem ve davranıştan kendisinden alıkoyması, kişinin kendisini bir şeyden uzak tutması, nefisini koruması; aşırı tutkulardan kurtulup, istenmeyen davranışlara yönelmeyi engellemeye açlışmasıdır. Oruç özünde bencilliği aşması, başkalarının yaşadığı bir çok olumsuzluğu insanın kendi bedeninde de birbir yaşayarak kendisini aşırılıklardan alıkoymasıdır.
“Oruç, dinsel ya da ahlaki amaçlarla yiyecek, içecek ve cinsel ilişkiden ya da bunların yalnızca birinden uzak durmadır. (Ana Britannica; Cilt 17 Oruç Maddesi 194)”
Bu anlamda oruç birçok inançta ve dinde uygulanagelmiştir.
Orucun temeli güneşe ve ya yıldızlara tapınmaya dayanır. Böyler olunca oruç, çok eski uygarlıklarda da görülür. Güneşin doğup-batmasına göre ayarlanan belirli saatler arasında tutulan oruç, insanın kendi kendini kontrol etmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Oruç, insanın, hem kendi iç dünyası ve hem de dış dünyasın da gelişen olaylara göre davranışlarını kontrol etmesi ve kendi içinde yaşadığı ve yaşadığını sandığı olumsuzluklardan kurtulması ve arınması işlevi görür.
Oruç tanyeri ağarmadan başlar ve güneşin batmasıyla sona erer.
“Oruç, Meksika’dan, Çin’e kadar, tek tanrılı dinlerden de önce tutuluyordu. (Turan DURSUN; Din Bu Cilt 4; Kaynak Yay. 4.baskı 1994 sayfa 69)”
Eski çağlarda, rahipler ve rahibeler tanrılarla yakınlaşmak amacıyla oruç tutarlardı.
Yine eskiden insanlar öfkelenen, kızan bir tanrıyı sakinleştirmek, yatıştırmak amacıyla veya ölen bir tanrının yeniden diriltilmesi için de oruç tutulurdu.
ABD’nin Ovalar Bölgesi’nde ve Kuzeybatı kesiminde yaşayan yerli kabiller,düş beklerken ya da öncesinde oruç tutarlardı.
Sibirya’da Tunguz şamanları ilk düşlerinden sonra, başka düşler görsünler diye ve ruhlarla ilişki kurmak amacıyla oruç tutarlardı. (Ana Britannica; Cilt 17; Oruç Maddesi; 194)
Yine Buda’cı keşişler, belirli günlerde oruç tutarlardı. Doğu kültüründe meditasyon (derin düşünme) yaparak oruç tutulur. Hindu ermişleri tek başlarına kalarak oruç tutarlar.
Bir anlamıyla oruç; dünyadan koparak aşkın (deneyim ve nesnellik ötesi) bir konuma geçmek ve dünya nimetlerinden kendisini uzaklaştırmaktır.
Yahudilikte ki “Kefaret Orucu” vardır ve o’da 10 Muharrem günü tutulmaktadır. (Serçeme Dergisi Sayı 35, Aralık 2007; Muharrem, Kerbelâ ve Aşure; Bektaş Alagöz; sayfa 22).
Kefaret, günahtan arınma veya işlenen bir suç karşılığında suçun bağışlanması için bir günlük tutulan oruçtur.
Hıristiyanlıkta özellikle Katolikler ve Ortodokslar 40 gün Büyük Perhiz (Yani Paskalya) ve Noel öncesi ADVENT orucu tutarlar.
İslam’dan önce, Arabistan bölgesinde yaşayan Sabilerde de 30 gün orucu vardır. Sabiler yıldızlara taparlardı. Sabiler, ayrıca 8 Şubatta başlayan ve 7 gün, gene Aralığın 9’unda başlayan 9 gün; ayrıca 16 ve 27 gün süren nafile oruçları tutarlardı. Araplar da, Kureyş Kabilesi mensupları, İslam öncesinde de oruç tutuyorlardı. (Turan Dursun, Din Bu, Cilt 4, kaynak Yay. S. 66)
İslam’da oruç, Ramazan Orucu olarak tutulur. Kur’an ilk kez Ramazan Ayı içinde indirildiği için, bu ayda oruç tutulur.
Bu konuyla ilgili, ayetler vardır. Örneğin:
-Bakara Suresi 183. Ayet’te şöyle der: “İman edenler! Oruç sizden önce gelip-geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi, size de farz kılınmıştır.
İlam da Keffaret Orucu (günahların bağışlanması) vardır. Bu konuda Bakara Suresi’nin 196. Ayeti, “Hacca gidenlerin kurban kesmelerini, eğer kurban kesecek durumda değillerse, hac sırasında 3 gün, hac dönüşü de 7 gün olmak üzere toplam 10 gün oruç tutmalarını emreder.
Bakara 187; "Sabahın beyaz ipliği, siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın…” şeklinde tanımlanmıştır.
Görüldüğü gibi oruç yalnızca üç büyük dine özgü değildir.
Oruç, insanın kendisini aşması, kendisini kontrol etmesi, iç dünyasını rahatlatması, kendisiyle dış dünyası arasında ki olumsuzlukları gidermesi, işlediği günahlarından özünü arındırması ya da ruhsal korkularından kurtulması veya tanrıya yakınlaşması v.s amacıyla tutulmuştur.
Özet olarak;
Orucun teolojik anlamı: Tanrı’ya ulaşmak; dünyanın her bir nimetini terk ederek, iç dünyasına dönmek; tinde, tende nefsi yenerek, dünyasal zevkleri terk ederek, aşkın bir konumda Tanrı’ya yakınlaşmaktır.
Orucun Felsefi anlamı: İnsanın kendi bedeninden ve ruhundan bir şeyler vererek, fazlalıktan kurtulmak; cansız doğanın dilini çözmek; cansız doğanın da canlı olduğunun bilincine varmak ve onların da besine gereksinim duyduğunun farkında olmak; bedeninin ve tininin dış dünya ile olan ilişkilerini test etmektir. Doğada her şey eksiktir ve her şey her şeyi yer… yemeyen doğanın, bitime, kendisini inkâra taşıdığının bilincini edinmektir.
Orucun Bâtınilik anlamı: Bedenini arındırmak, ruhunu temizlemek, iç dünyasını rahatlatmak, öz ile şekil arasındaki bağıntıyı kurmak, nefis kalesini yenmek ve özü yakalamaktır.
Orucun Psikolojik anlamı: İnsanın iradesine egemen olması, zora karşı direnmesi, özünü terbiye etmesi, aç kalan insanların yaşadıkları duyguları, kendi bedenlerine taşımaları ve ruhsal dinginliğe, erdeme ve olgunluğa erişmektir.
Orucun Toplumsal anlamı: Empati kuarar, aç ve yoksul insanların yaşadıklarını, açlığın, susuzluğun, sağlıksızlığın, besinsizliğin vs. hangi olumsuzlukları var ettiğini öğrenmek ve onu kendi bedeninde ve ruhunda yaşamaktır.
ALEVİLİKTE ORUÇ ve MATEM ORUCU
Aleviler Muharrem ayında 12 gün oruç tutarlar. Bu oruç kurban Bayramı’nın başlangıcından 20 gün sonra tutulmaya başlanır.
Aleviler, 12 İmamları anmak ve Kerbelâ’da şehit düşen ve kıyıma uğrayan Hz. Hüseyin ve yandaşlarının çektikleri acıyı, ızdırabı bilince taşımak, onların yaşamış olduğu insanlık dışı katliamı vicdanlarda, bilinçlerde ve tinlerde yeniden anımsatmak amacıyla bu orucu tutarlar. Bu oruç Matem Orucudur. Orucun 12 gün olmasının da bir anlamı vardır. Burada 12 sayısının ezoterik anlamı da önemlidir.
Matem orucu, matem tutan bir insanın yaptığı davranışlar uygulanır. Buna göre, matem orucu sırasında;
-Eğlence ve zevk verici olgulardan uzak durulur.
-Et yenmez,
-Su içilmez, (sulu yiyecekler yenir, ayran ve hoşaf içilir.)
-Traş olunmaz,
-Tırnak kesilmez,
-Kurban tığlanmaz,
-Evlenme ve düğün gibi törenler yapılmaz.
-Her türlü gösterişten uzak durulur.
- Cinsel ilişkide bulunulmaz,
-İçki içilmez,
-Ağaç kesilmez,
-Börtü-böcek öldürülmez,
-Süslenilmez,
-Oyun, halay çekilmez,
-Zevk verici müzik dinlenmez,
-Zevk veren yiyeceklerden kaçınılır vs…
Burada amaç o insanların yaşadığı zorlukları insanın kendi bedeninde duyumsaması isteği bu orucun en temel yanıdır.
Alevilikte oruç, kişinin aç veya susuz kalması değildir. Kişinin kendisini bilmesi, özünü olgunlaştırması, nefisten kurtulması, kötülüklerden ve aşırılıklardan arınması, var olana sevgi beslemesi, kimsenin hakkına göz dikmemesi ve tüm insanlara aynı gözle bakması işlevidir.
Alevilikte, eline, diline, beline; aşına, eşine ve işine bağlı olmak, kimsenin hakkında kötülük düşünmemek, iyiliği ve güzelliği her zaman her mekânda geçerli kılmaya çalışmak en büyük oruçtur. Oruç özünde fiziki bir eylem değil, tinsel olgunluktur. Bilgi ve akıl çerçevesinde olay ve olgulara bakmaktır. Zalime ve zulme karşı koymak ve dünyayı yaşanılır kılacak olan değerleri savunmak ve değerleri yaşamın pratiğinde uygulamaya çalışmaktır.
Alevi inancı şekilci değildir. Bu inancın her olgu ve olayda o olayı var eden özün önemli olduğunu söyler. Bu öğretide akıl ve bilimin yol göstericiliği temeldir.
Muharrem orucunda önemli olan Hz. Hüseyin’in ve diğer Kerbelâ’da öldürülen Şehitlerin çektikleri acıyı, olumsuzluklar ve zorlukları insanın kendi özünde, beyninde, kalbinde ve gönlünde duymaktır. Onların yaşadıklarını kendi bilincine taşımak ve özünde duyumsamaktır. O insanların gösterdikleri onurlu duruşu göstermek ve onlar gibi düşünmek ve onlar gibi zalime başkaldırmanın bilincine ulaşmaktır. Onlar zalime, zorbaya başkaldıran yiğit insanlardır. Onlar gibi zalime ve zorbaya karşı çıkmak ve onlar gibi mazlumun, ezilenin, sömürülenin, yoksulun ve çaresizlerin yanında yer almaktır.
Muharrem orucunda belirli bir iftar vakti yoktur. Güneş batınca oruç hemen açılmaz. İyice karanlık olunca oruç açılır.
Gece oruç için kalkıp yemek yenilmez.
Şurası bilinmelidir ki; Alevilikte orucun anlamı; kişinin nefsine egemen olmasıdır. Bu sadece yemek yememek, su içmemekle olmaz. Göz orucu, söz orucu, bel orucu, dil orucu da vardır. Önemli olan on iki gün değil, yaşam boyunca insanın kendisini bilmesi, nefsine yenilmemesi ve dünyanın herkese ait olduğunu bilmesidir.
Aleviler aynı Masum-u Pak orucu da tutarlar. Masum-u Pak üç gündür. Bu oruç Muharrem Orucuna ilave edilerek tutulur. Bu oruçla birlikte Muharrem Orucu 15 güne çıkar.
Masum-u Pak Orucu; Hz. Hüseyin tarafından Küfe'ye gönderilen ve Yezit taraflarınca yolda pusuya düşürülerek şehit edilen Müslüm Bin Akıyıl ile çocukları İbrahim ve Muhammet için tutulur. Müslüm, imam Hüseyin'in amcasının oğlu İbrahim ile Muhammet ise amcasının torunlarıdır.
Aleviler oruç sonucunda AŞURE pişirerek oruca son verirler. Aşure genellikle orucun son günü olan 12. günde pişirilir. Ve daha sonra ki günler devam eder.
12 SAYISININ EZOTERİK YÖNÜ
Orucun 12 gün olmasının esas nedeni, 12 sayısının ezoterik bir anlamının olması ve Aleviliğin de ezoterik (batıni) bir felsefi/inanç olmasından dolayıdır.
On iki sayısı kadim topluluklardan bu yana kutsanmış bir saydır. Hatta bu sayı en az 50.000 yıl önce yaşamış olduğu savunulan MU Uygarlığından bu yana kutsal kabul edilmiş bir saydır. Örneğin Mu Uygarlığında 12 fisto olarak geçen ve insanı yücelten 12 davranış ve tam karşıtı insanı kötülüğe götüren 12 kötü davranıştan söz edilmiştir. 12 Sayısı, Mezopotamya da, Sümerler de, Mısır'da, Yunan ve Anadolu düşüncesin de de çok önemli bir yer tutmuştur. Aynı zaman da semavi dinlerde de 12 sayısına yüklenilen anlamlar vardır. Bir yılın 12 ay olması, 12 Burç, insan bedeninde bulunan 12 delik, 12 organ, 12 hayvanlı takvim, 12 havari, Olimpus dağlarında 12 tanrı ve tanrıça, bir düzinenin 12 sayıdan oluşması, bir el de bulunan 4 parmakta (başparmak hariç) 3 boğum ve toplamının 12 olması, yeniden doğuşun simgesi olan 3 sayısıyla tamlığın simgesi olan 4 sayısının çarpımının 12 olması; 12 sayısının 1,2,3, 4 ve 6 sayısına bölünüyor olması vs. gibi önemli bir özelliğe sahip olması, bu sayıyı kozmik bir konuma getirmiştir.