SAVAŞ'A HAYIR DEMEK İÇİN...

Barış için gitmişlerdi Ankara’ya…
Kimi 60’da, 70’in de kimi; kimi 30’unda, 40’da. Ama çoğunluğu 20’sinde daha ve 9 yaşında bir çocuk da vardı aralarında… En küçükleri de oydu…
Bu insanlar, kardeşliği, dostluğu, dayanışmayı, özgürlüğü savunmak ve SAVAŞA HAYIR” demek için Ankara’ya gitmişlerdi. Amaçları, savaş tamtamları çalan egemenlere karşı BARIŞI haykırmak ve yaşanılır bir dünyanın olası olduğunu haykırmaktı…
Ama hainler, alçaklar, gaddarlar, cabbarlar… birileri rahatsız olmuşlardı barıştan, dayanışmadan, birlik ve bütünlük içinde kardeşçe bir arada yaşama iradesinin yansıtılmasından, savaşa karşı duruştan…
Barış için bir araya gelen o güzel insanların beyninde; iyilik, sevgi, hoşgörü, özveri, değerverirlik, değerbilirilik, vs gibi insanı insan kılacak üst değerleri savunmak ve toplumsal yaşamda bu gibi yüksek değerleri egemen kılmaktan başka bir düşünceleri yoktu. Halaylarla, türkülerle, şarkılarla gelmişlerdi. Ellerinde barışı savunan pankartlardan başkaca bir şeyleri yoktu… Amaçları, beyinlerinde ki iyiliği ve güzelliği dışa vurmaktı.
Ama, insanlaşmaya, insani değerleri egemen kılmaya karşı duran, insanlık dışı her değeri insana reva gören alçaklar, sinsi planlarını devreye koyarak o güzelim insanların içinde “kan ırmağı” oluştururcasına bombayı patlattılar…
Bomba, kan demekti, ölüm demekti, yaralanma, sakat kalma demekti…
Olan da buydu…
10 Ekim 2015 saat 10:04’de büyük bir gürültüyle patlayan bombalar, insanları havaya uçurdu, uzuvlarını parçaladı, bedenlerini yok etti ve onlarca (96) insanın ruhlarını bedenlerinden kopardı…
Ey canavar ruhlular;
Siz de hiç acıma yok mu?,
Siz de hiç vicdan yok mu?
Siz de hiç duygu yok mu?,
Siz de şefkat yok mudur?
Siz de hiç içlenme, kaygı yok mudur?
Siz de bir nebze de olsa insan olma duyarlılığı yok mudur?
Siz de hüzün, kederlenme, üzülme, yazıklanma vs yok mudur?
Siz de kıyamama gibi bir duygu yok mudur?
Çünkü bunlar insanı insan yapan değerlerdir…
İnsanları kalleşçe ve korkakça ölüme götürmenin adı tuzaktır… Bu nasıl bir ruh halidir?
O halde sizler, görüntüsü insan ama özleri zorba olan, merhametsiz ve canavar ruhlu yaratıklarsınız!!!
Sizler, taş yürekli, kaya kadar duygusuz ve katı yaratıklarsınız!!!
Sizler, ellerinde kan akan ve kan akıtmaktan zevk duyan mahluksunuz!!!
Sizler, kendisi olamayan, başkalarının güdümünde bulunan bir uydusunuz!!!
Şunu bilin ki, yaşamı güzel kılmak için mücadele veren insanlara tuzak kurmak ve kalleşçe onları ölüme götürmek korkaklıktır…
Bu ülkeyi yönettiğini söyleyen bakanların tavrını TV’lerde izledim. Bu nasıl bir rahatlıktır, nasıl bir vurdumduymazlıktır!!! Gerçekten çok düşündürücüdür.
Adalet Bakanı kameraların karşında gülümsüyor. Oysa bu kalleşçe saldırıda resmi rakamlara göre 97 canımızı yitirmişiz ve 300’e yakın da yaralı varken; insanlar hüzün ve acı yaşarken, bakanların bu duruşu rahatsızlık vericidir.
İçişleri Bakanı, “güvenlik konusunda bir zafiyet yoktur” diyor. Sormazlar mı o halde bu “canlı bombalar” oraya nasıl geldi?
Başbakan, öyle konuşuyor ki, sanki ülkeyi yöneten onlar değil…
Ülke de şu an bir yönetim boşluğu vardır…
Bu ülkeye sağduyu değil bir “SOLDUYU” ve AKILDUYU” gerekmektedir…
Onların ortaya koydukları enerji, hepimizin bedeninde ki enerjiye katılacaklar ve bizler de, sevenlerinin tinin de ve tarihin ölümsüz değerlerinde yaşayacaktır.
Bu kanlı saldırıda yitirdiğimiz tüm canlarımızı saygıyla anıyorum…